Türkiye’de ve fitness sektörünün çok fazla gelişmediği ülkelerde antrenörlük eğitimleri maalesef yeterli değil. 1500tl karşılığında 10 günlük bir eğitimle 1.kademe antrenörlük belgesi alınabiliyor ve bu kişiler kurumsal spor salonlarında rahatlıkla çalışabiliyorlar. Tabi bazı antrenör arkadaşları tenzih ederim, kendilerini hâlâ geliştirip işlerini layığıyla yapıyorlar. Neyse asıl konumuza dönecek olursak... Spor salonlarında genellikle yeni gelen üyeye bir program verilir, hareketler gösterilir ve kişiler aylarca kendi kendilerine aynı programı uygularlar. Yine bazı antrenör arkadaşları ve spor salonu yöneticilerini tenzih ederim. Paranız varsa şanslısınız, kişisel antrenör (personal trainer) ile çalışmak isterseniz işler tersine döner. Kişisel antrenör sizi vezir de eder rezil de... Fitness sektörü her geçen gün büyüyor ve sosyal medyada, orada burada personal trainerlar türedi. 1 ay spor yapan herkes kendini eğitmen ilan edebiliyor. Peki kişisel antrenör seçiminde nelere dikkat edilmeli? Eğer eğitmen idman boyunca tek bir not bile almıyor ise, bundan 1 ay önceki kuvvetiniz ya da dayanıklılığınız ile şimdiki durumunuz arasındaki farkı size nasıl gösterecek? Sizi çalıştırmaktan sıkılmaması lazım. Antrenör ve müşteri ilişkisinden ziyade arkadaş ilişkisini size hissettirmeli. Antrenman programını kendine yakın hissettiği hareketleri ekleyerek oluşturmamalı. Postür analizinizi yaparak vücudunuzun eksik bölgelerine yönelik program oluşturmalı. Antrenman esnasında hareketi doğru yapıp yapmadığınızı, set ve tekrar sayılarınızı takip etmeli. Hareketleri doğru açıda yapmadığınızda veya ağırlıkları yanlış tuttuğunuzda sizi hemen düzeltmeli. Antrenman esnasında alakasız konulardan bahsedip konsantrasyonunuzu dağıtması... Sohbet etmek için değil, faydalı egzersiz yapmak için para veriyorsunuz! Siz antrenman yaparken telefonuyla ilgilenmesi, gelen aramalara cevap vermesi, mesajlaşması antrenmanın kalitesizliğini gösterir. ‘’Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma’’ deyiminin arkasına saklanması... Her eğitmen bir vücut şampiyonu gibi görünecek değildir. Ancak çok zayıf, çok kilolu veya kambur sırtlı bir eğitmenle de çalışmamalısınız. ‘’Kelin ilacı olsa başına sürer!’’ Fitness veya beslenme konularında bir soru sorduğunuzda bilmediği hâlde cevap vermeye çalışıyorsa hiç dinlemeyin bile. Bilmediğini evelemesinden gevelemesinden anlarsınız zaten. ‘’Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp!’’ Ufkunu ve bilgisini geliştirmek için eğitimlere
Türkiye’de ve fitness sektörünün çok fazla gelişmediği ülkelerde antrenörlük eğitimleri maalesef yeterli değil. 1500tl karşılığında 10 günlük bir eğitimle 1.kademe antrenörlük belgesi alınabiliyor ve bu kişiler kurumsal spor salonlarında rahatlıkla çalışabiliyorlar. Tabi bazı antrenör arkadaşları tenzih ederim, kendilerini hâlâ geliştirip işlerini layığıyla yapıyorlar. Neyse asıl konumuza dönecek olursak… Spor salonlarında genellikle yeni gelen üyeye bir